Karşılaştığım Müzikler #26

* Bu yazı ilk olarak 12 Nisan 2018 tarihinde kıyı müzik‘te yayınlanmıştır.

Ay ortası yazısı geldi:

Karşılaştığım Müzikler’in 6. yazısı bu kez Nisan ortasına denk geliyor. Bir önceki yazıdan bu yana Türk müzik piyasası en azından benim ağıma takılanlar açısından çok hareketli değil ama bu listede de nicelikten ziyade niteliğiyle heyecan uyandıran işlerle karşı karşıyayız. Lafı çok uzatmadan yazının alt başlıklarına geçelim.

 

Bölüm 1: Karşılaştığım tekliler (tabii videolu veya görselli olanlar)

Bir önceki yazıda Bu Şehrin Zaptiyesi adlı parçalarını albüm görseliyle paylaşıp müziklerini özlediğimden bahsettiğim Alarga, bugün Mert Güncüer’in elinden çıkan Bu Şehrin Zaptiyesi klibiyle karşımızda duruyor. İki haftada aynı şarkıyı ikinci kez karşınıza çıkartarak güzel müziklere biraz torpil yapıyorum fark etmişsinizdir ama haklarını yemeyelim, Alarga da çalışıyor. Albümü yayınlayıp geçebilirlerdi ancak onlar şarkılarını kliplendirmeyi tercih ettiler.

İlk başta “Kimse Bilmez’in de remiksi mi olurmuş” diye düşünsem de dinleyince şarkının bu versiyonunu da beğendim açıkçası. Abartılı değil, silik de değil, tam böyle yazın deniz kenarında tiril tiril dinlemelik bir iş çıkmış. Mehmet Güreli ne düşünüyor acaba şarkısının bu hâli hakkında, peki ya Hayyam?

Özellikle İstanbulluların yakından tanıdığı, ülkemizin en canavar canlı performans gruplarından biri Sahte Rakı, efsane film Blues Brothers’ın (Cazcı Kardeşler) müziklerinden Everybody Needs Somebody’yi Türkçeleştirmiş. Bize de vesileyle blues müziği sevmek, sevdirmek hatta ufak ufak kıpırdanmak düşer.

Ardıç Duygu ve Redd’den tanıdığımız Doğan Duru yeni bir parçayla karşımıza çıkıyor: Dünyanın En Güzel Günü. Şarkı sade ve güzel, insanın ağzına hızla takılıyor.

Tokat gibi sözler, gitgide artan bir tempo ile içimizdekileri sakin ifade edemeyişimizi temsil eden canavar gibi bir şarkı gelmiş Ozbi’den. Şarkının ismi açıklıyor kendini zaten. Canlı serilerde markalaşan Ozbi’nin her işini severek takip ediyorum, bu son iki kaydı da her anlamda ateşler ediyor.

Böylece Vera’nın üçlemesi aynı hoşlukta bir başka şarkıyla tamamlandı. Klipler de aynı estetik dahilinde Emir Yargın’ın hünerli ellerinden çıkıyor. Bu kez bir mimar hanım efendi var ekranda, izliyoruz.

Bölüm 2: Sadece YouTube’a saklanmış güzellikler

Miss Crowley birbirinden güzel tekliler üretmeye devam ediyor, bu sefer karşımızda How Could You adlı etkileyici bir parça var. Çalışkan ekip Garaj Stüdyo etiketiyle.

Serinin bir önceki yazısında KİTAPÇI‘dan bahsetmiş, hâlâ takip etmiyorsanız çok ayıp ettiğinizi söylemiştim. Bu duyurumu tekrar ederken bir yandan da ne kadar haklı olduğumun kanıtı olarak Alike Places’ın taze Rainy Day performansını paylaşmak isterim. Bir tarafta Levni, bir tarafta Dilara, gerçekten de pek güzel bir müzik ortaya koyuyorlar.

Klasik Türk Müziği türüne geçelim ve buyurun sevgili Gizem Nur Copçuoğlu’nun zarif sesi ve icrâsından bir Buselik Şarkı dinleyelim. Eyyubî Ali Rıza Şengel’in hoş sözlerini Cinuçen Tanrıkorur her zamanki titizliğiyle bestelemiş. Şarkıdaki gibi kimse kimseyi selamsız, habersiz bırakmasın.

Bölüm 3: Yeni çıkan canavar gibi albümler (tabii yine videolu veya görselli olanlar)

Albüm: Rain Lab (2018) – Noiseist

İdil Meşe ve Da Poet’ten müteşekkil canavar proje Rain Lab’den mis gibi bir albüm haberi geldi, albümle de kalmadılar bir de albümden If He Knows’u Can Fakıoğlu’nun pek güzel animasyonuyla kliplendirdiler. Bolca dinleyin!

Albüm: Lo-Fay (2018) – M4NM

İngilizce sözlü, rock and roll ruhlu gaz bir şarkı arıyorsanız işte huzurlarınızda BAM BAM BAM’ın Amy’si. Kafaların sallandığını görür gibiyim, M4NM’den alışık olduğumuz türlerin dışında bir albüm geldi, iyi de oldu. Yiğit Karaca’nın elinden çıkan klip de gayet tatlı.

Bölüm 4: Geçtiğimiz yılların albümlerinden yeni kliplenenler

Albüm: Ben Sizden Kaçtım (2017) – İstanbul Bilgi Üniversitesi

Geçtiğimiz senenin güzel albümlerinden biri olan Ben Sizden Kaçtım’ın giriş şarkısı Bunca Yıl, geçtiğimiz günlerde Cenan Çelik’in eliyle kliplendirildi, çok da iyi oldu. Bu arada şarkıyı her dinleyişte Can Dedeoğlu’nun baslarına ayrı bir kulak kesiliyorum. Can Kazaz’ın müziklerini dinlemekten sıkılacağımı hiç sanmıyorum.

Bu yazıda beşinci bir bölüm yok, çünkü geçtiğimiz günlerde “Henüz bir videosu (veya görseli) olmayan işler” pek de karşıma çıkmamış. O zaman yazıyı daha uzatmadan klasikleşen sonumla bitiriyorum.

Bu müzikleri dinlemeniz, seveceğini düşündüğünüz kimselere önermeniz ve güzel müziklerin yayılmasına katkı sağlamanız dileklerimle…

Serinin bir önceki yazısına tam buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca Spotify veya YouTube’dan müzik dinlemeyi seviyorsanız o mecralarda oluşturduğum #KarşılaştığımMüzikler listelerini takip edebilirsiniz.

Karşılaştığım Müzikler: YouTube | Spotify

Yaklaşık iki hafta sonra tekrar karşılaşıncaya dek şen ve esen kalın!

2 Yorum

Yorum ekleyin

Send this to a friend